Sağlık Bakanı Memişoğlu: Aile hekimlerine verdiğimiz teşviki 3 kat artırdık
Türkiye’nin ilaç üretiminde halen kendisine ait orijinal molekül üretmekte istenen düzeyde olmadığını ifade eden Bakan Memişoğlu, “Biz ilaçları kutu bazlı üretebiliyoruz ama kendi molekülümüz ya da cihazımız konusunda daha iyi yerlere gelmemiz gerekiyor. İlk olarak o anlamda bir protokol imzalandı, inşallah en geç 2026’da insanlarımıza bu tür tedavi yöntemlerini ulaştırmış olacağız. Bizim stratejik olarak gördüğümüz bir diğer şey, TÜSEB’in ortak ve paydaşı olduğu ya da onayladığı bilimsel çalışmaların hasta maliyetinin artık Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması. Yani siz bir ilaç üreteceksiniz ya da bir cihaz geliştireceksiniz. Bunun bilimsel çalışmasını yapmanız gerekiyor. Bilimsel olarak etkisi ve güvenliğini ispatlamanız, bunun için de faz çalışmalarını yapmanız gerekiyor. O cihazı, ilacı ya da uygulama yöntemini herkesin kullanımına açmanız için faydalı olduğunu kanıtlamanız lazım. Yani ‘kanıta dayalı tıp’ dediğimiz aslında bu. Bu aşamalar Faz 0, Faz 1, Faz 2, Faz 3 dediğimiz aşamalardan oluşur. Hayvan deneyleri, gönüllüler üzerindeki klinik çalışmalar ve benzeri yüzyıllardır bu şekilde yürütülen bir süreç” diye konuştu.
ŞEKER HASTASI ÇOCUKLARA YERLİ SENSÖR
Bakan Memişoğlu, açıklamasının devamında, “Gerçekten orijinal bir fikirse ve TÜSEB bunun ‘Çalışalım’ kararını verirse işte burada fikirden Faz 1 aşamasına gelmiş bir ilaç ya da yöntemle ilgili klinik çalışmalarda kullanılacak malzeme, gönüllülerin maliyetleri ve benzeri masraflarda SGK, finansal destek verebilecek. Normalde uluslararası piyasada maliyetli bir yöntem bu. Bunu yerli olarak üretirsek bu maliyeti düşürür ve bize ait stratejik bir ürün haline getiririz. Uluslararası firmalar sponsor gibi bu aşamaları kendisi finanse edebiliyor. Türkiye’deki bir hekimin bir fikrini uygulanabilir ticari ürün ya da yöntem haline getirmek için de bu bizim için çok değerli. Bu aynı zamanda dışarıya bağımlılığı da azaltmış olacak. Bugün mobil röntgen cihazı yapıyoruz, monitör yapıyoruz, birçok cihaz yapıyoruz. Başka bir müjde daha vereyim; Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 18 yaş altı çocuklarda glikoz sensörlerinin (sigorta kapsamına alınarak) kullanabilmeleri sağlandı. Şu anda yerlisini yapıyoruz ve inşallah haziran-temmuz ayında ete kemiğe bürümüş olarak kullanılır hale gelecek. TÜSEB bu konuda çok büyük yol katetti. Tamamen yerli olacak, hatta şu anda halihazırda kullandığımız uluslararası muadillerinden bile iyi olacağını düşünüyorum” dedi.
"AİLE İLE HEKİMLERİNE MHRS ÜZERİNDEN RANDEVU KONTENJANI AYIRDIK "
Aile hekimlerinin, bu taramalar sonucu hastaları, ikinci, üçüncü basamak bir hastaneye, doğru branşa sevk edebileceğini, gerektiğinde tetkik isteyebileceğini aktaran Birinci, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun talimatıyla tüm sistemlerin birbirine entegre edildiğini, süreçlerin kolaylaştırıldığını dile getirdi.
Birinci, bu kapsamda, aile hekimlerine kendi hastaları için MHRS üzerinden yüzde 10 muayene randevusu kontenjanı ayırdıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Örneğin, aile hekimi hastasında aritmi olduğunu fark etti. Bu durumda hastası için aritmi konusunda uzman bir kardiyoloğa randevu alabilecek. Sistem, bu konuda öncelik hakkını aile hekimine tanıyor. Böylelikle hastanın, kendisi için doğru tedaviyi bulmak adına doktor doktor gezme ihtimali de azalıyor.
Ağustos 2024 verilerine göre, hastanelerde toplam 21 milyon kişinin muayenesi yapılırken, bunun 5 milyonu, 10 gün içerisinde tekrar acile başvurmuş. Dünyada da Türkiye'de benzer rakamlar söz konusu. Hastalarımızın yüzde 6'sı doğru branşa başvuramıyor. Bunu en iyi sağlayacak, bu konuda en doğru yolu gösterecek olan da bir hekim. Aile hekimi, hastasının randevusunu ayarlayıp, onu doğru hekime yönlendirdiğinde, hastanın sağlık sistemi içinde dolaşmasının da önüne geçilmiş olacak. Hastane başvuruları da otomatik olarak azalacak, aile hekimine de bunu sağladığı için ekstra teşvik verilecek."
Birinci, akılcı ilaç kullanımıyla ilgili getirilen teşvike ilişkin de "Türkiye'deki antibiyotik kullanım oranı, OECD ortalamasının 2,5 katına yakın. 2019'daki DSÖ raporuna göre, ülkemizde antibiyotik direnci sebebiyle ölen insan sayısı 9 bine yaklaşmış durumda, 30 bin ölümün de antibiyotik direnciyle ilişkili olabileceği değerlendiriliyor. ABD'de bu rakamlar bizden çok daha yüksek ve Türkiye, risk grubu açısından bakıldığında ikinci sırada geliyor." açıklamasında bulundu.
"AİLE HEKİMLERİ ANTİBİOTİK PAYINI AZALTIRSA TEŞVİK ALACAK"
Antibiyotik kullanımının azaltılmasıyla ilgili 1400 lira oranında bir finansal teşvik getirildiğini aktaran Birinci, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesela, aile hekiminin, kendisine bağlı hastalara bir önceki yıl yazdığı 100 kutu ilacın yüzde 27'si antibiyotikse ve bu sene oran yüzde 26,9'a inmişse söz konusu teşviki alıyor. Aslında bu bir yaptırım değil, bir teşvik, aslında bir farkındalık. Başka ülkelerde bu konuda çok daha ciddi yaptırımlar uygulanıyor. Biz bir farkındalık unsuru olarak yeni başladık buna. Antibiyotik kullanım oranlarını çok daha aşağı çekmemiz lazım, OECD ortalamalarını yukarı çeken bir ülke durumundayız."
Bilinçsiz tüketildiğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen mide koruyucu ilaçlar ve ağrı kesici kullanımın da benzer oranlarda olduğuna, bu ilaçlarda da küçücük bir azalmaya dahi teşvik verildiğine dikkati çeken Birinci, aile hekimlerinin kayıtlı nüfusunun memnuniyet oranının, il ortalamasının üstünde olması durumunda da toplam gelirinin yüzde 1'i kadar ekstra teşvik ödemesinin yapılacağını aktardı.
Yorumlar (0)
Gülsu Sağ
En doğru ve en kaliteli haberi yansıtan Gez Medya'ya teşekkürler. Bir Ege'li olarak Tunç Soyer'i canı gönülden destekliyoruz.